ANARKO PRİMİTİVİZM - UYGARLIK KARŞITLIĞI

Son yıllarda dünya genelinde solcuların takıntılı biçimde savunduğu gerici bir saçmalık.
Kültürel Marksizm/ LGBT Hakları/ Feminizm/ Erkek Düşmanlığı/ Veganlık çizgisinde ilerleyen bu mantıksızlık silsilesi, devamında teknolojik ürünlerin bizler için zararlı olduğu, doğadan toplayarak beslenmemiz gerektiği, aşıların otizm yaptığı ve primitif bir hayat düşü boyutuna gelmektedir.
Bir de bunu haklı göstermek için tarım toplumuna geçmeyen taş devri insanlarını yüceltme, günümüzdeki bu tarz insanları süper-insan kıvamında tanıtma gibi aptalca yapay reklamlar yapılmaktadır.
Doğa, bu radikal solcu (far-left) tayfanın iddia ettiği gibi ütopik hayal dünyası değildir. Dahası, adaptasyon ile tüm canlılara evrim dayatan bizzat doğanın kendisidir. Evrimleşip bir beyine sahip olmak, birleşip topluluk oluşturmak, bir yuva inşa etmek. Bunlar hep evrimin getirdiği şeylerdir. Bu evrimin bir halkası da yerleşik düzene geçip tarım yapmayı da oluşturur. Her hayvanda olan "bölge işaretleme" dürtüsü yüzünden şehir ve devletler ve diğer birlikler oluşmuştur. Şu an bu solcuların nefret ettiği medeniyet, yine doğanın dayattığı, insanların doğaya karşı güvende olmak için kurduğu bir düzenden başka bir şey değildir.
Bu evrim halkasının bir sonraki basamağı da, elbette, transhümanizm olmaktadır. Doğaya muhtaç kalmadan kendi kendine yaşayabilen canlı toplulukları. Başka gezegenlere yönelip evrende seyahat edebilmek için ihtiyacımız olan adım budur.
Anarko primitivistler, evrimin basamaklarının sadece bir yerine kadarını kabul edip sonrasını reddedirler. Evrimi bilirler ve savunurlar ama evrimleşmek istemezler. Ancak medeniyetin güvenliğinden de uzaklaşmak niyetleri yoktur. Sadece bu medeniyet üzerinden doğa nostaljisi yapmaya çalışırlar.




Son yıllarda dünya genelinde bazı solcu gruplar tarafından savunulan gerici ve mantıksız ideolojilere değinmek gerekiyor. Kültürel Marksizm, LGBT hakları, feminizm, erkek düşmanlığı ve veganlık gibi hareketlerin savunduğu çizgi, çoğu zaman teknolojik ürünlerin zararlı olduğu, doğadan toplayarak beslenmemiz gerektiği, aşıların otizm yaptığı ve primitif bir yaşam tarzının daha üstün olduğunu öne sürmektedir. Bu radikal solcu (far-left) bakış açısı, taş devri insanlarını yüceltme ve modern yaşamı reddetme eğilimindedir.

Doğa, bu radikal solcuların iddia ettiği gibi ütopik bir hayal dünyası değildir. Aksine, doğa bizzat adaptasyon ve evrimi dayatan bir mekanizmadır. Evrimleşerek beyin sahibi olmak, topluluklar oluşturmak, yuva inşa etmek gibi davranışlar evrimin sonucudur. Tarım yapmayı öğrenmek ve yerleşik düzene geçmek de evrimin bir parçasıdır. Doğadaki her hayvanda görülen "bölge işaretleme" dürtüsü, şehirlerin ve devletlerin oluşmasına yol açmıştır. Bu nedenle, medeniyet aslında doğanın dayattığı bir düzenden başka bir şey değildir ve insanların doğaya karşı güvende olma çabasının sonucudur.

Evrimin bir sonraki basamağı ise transhümanizm olarak görülmektedir. Transhümanizm, doğaya muhtaç kalmadan kendi kendine yaşayabilen canlı topluluklarını ifade eder. Bu, başka gezegenlere yönelip evrende seyahat edebilmek için ihtiyaç duyduğumuz bir adımdır. Ancak, anarko-primitivistler evrimin sadece belirli basamaklarını kabul ederken, sonraki aşamaları reddederler. Evrimi bilir ve savunurlar, ancak evrimleşmek istemezler. Medeniyetin sunduğu güvenlikten de vazgeçmek niyetinde değillerdir; sadece bu medeniyet üzerinden doğa nostaljisi yapmaya çalışırlar.

Bu radikal solcu bakış açısının gerici ve mantıksız olduğu açıktır. Teknolojik ilerlemeleri ve modern yaşamın getirilerini reddetmek, insanlığın evrimsel sürecine aykırıdır. İnsanlar, doğanın sunduğu zorluklara karşı evrimleşerek medeniyetler kurmuş ve teknoloji geliştirmiştir. Bu süreci geriye çevirmeye çalışmak, insanlığın ilerlemesini engellemekten başka bir işe yaramaz. Medeniyet, doğanın dayattığı şartlara karşı insanın verdiği bir yanıttır ve bu yanıtın bir sonraki aşaması da transhümanizm olacaktır.