Bilim ve teknolojideki gelişmeler bilimkurgunun ana dayanağıdır. Bilimkurgu genelde mantıksal tutarlılık ve neden-sonuç ilişkisi içinde geleceği yorumlar. Yakın ya da uzak gelecek ile ilgili öykülerin bugünkü şartlarda gerçekleşmesi pek mümkün olmayan bilim ve teknoloji unsurlarını da kullanarak oluşturulmasıdır. Bilimkurgu, geleceği kurguladığı gibi bazen geçmişi de kurgulayabilir. Bilim kurgu tarihinde iyi düşünülmüş yapımların büyük ağırlı olarak gelecekten tutarlı haberler vermesi, insanlığın gelişimindeki hayallerinin dışa vurumu olarak yorumlanabilir.
Tarihteki ilk bilimkurgu örneklerine bakarsak. 1902 yılında çekilmiş olan Fransa yapımı Le voyage Dans La Lune filmi, yıl 1927’de yapılan Alman yapımı film Metropolis, Dr. Jekyll ve Mr. Hyde ve Frankenstein gibi örnekler ise ABD tarafından 1910’ların ortaları döneminde çekilmişti. Özellikle 20. yüzyılın ilk 20 senesinde kısa ve uzun metraj olmak üzere sayısız bilimkurgu ya da fantazi türünde film çekilmiştir. Çeken ülkeler ABD, Fransa, Almanya yani şehirleşmesini çoktan tamamlayıp endüstrileşme yarışında birbiriyle rekabet eden ülkeler. Bilimsel alanda disiplinsel bir anlayışa sahip olmanın da ötesinde bilimi şekillendiren ve geleceğini çizen beyinlere sahipler ve böylece ileri teknoloji üretebiliyorlar.
Bilimkurgu Filmlerindeki Teknolojiye Ne Zaman Ulaşacağız?
Aslında zaten ulaştık, otomatik açılan kapılar, cep telefonları bir zamanlar ütopik olarak görülüyordu ama günümüzde tamamen normal görülüyorlar. Otomatik açılıp kapanan kapılar bir zamanlar filmlerde uzay gemilerinde bulunurken, şimdi bakkallarda bile otomatik kapı var. Bir başka örnek ise televizyon. İlk kez bilimkurgu yazarı ve mucit Hugo Gernsback tarafından uydurulmuş bir kelimedir ve iki boyutlusu, Modern Electrics dergisinde, üç boyutlu bir versiyonu ise yine aynı yazarın 1911 tarihli Ralph 124C 41 adlı romanında “telefot” adıyla tanıtılmıştır. Radarise yazar Hugo Gernsback’ın 20. yüzyıl başında çizimlerini yaptığı ve romanlarında yer verdiği Aktinoskop adlı cihazın gerçekleştirilmiş halidir.
Yerçekiminden kurtulmanın mümkün olamayacağı söylenen bir çağda Jules Verne, Ay’a yolculuğu; yapay zekanın ciddiye bile alınmadığı bir dönemde Isaac Asimov, kendi değer yargılarına sahip karmaşık robotları; güvenlik kamerasının dahi olmadığı bir zamanda George Orwell, insanların her an gözetim altında yaşadığı bir geleceği; sanal gerçeklik terimini bilen insan bulmanın bile zor olduğu bir zamanda William Gibson, hackerları; radyo yayınlarının ancak 10-20 millik mesafelerle sınırlı olduğu bir dönemde Arthur C. Clarke, yörüngeye yerleştirilecek uydular ile tüm dünyaya yayın yapılabileceğini hayal ediyordu.
Bu bağlamda, bilimkurgu üretebilen ve üretilmiş yapıtları doğru ve kapsayıcı biçimde yorumlayabilen insanların yetiştirilmesi ülkemiz ve toplumumuz adına büyük bir kazanım olacaktır. Bilinmelidir ki bilimkurgu, geleceğimizin bir öngörüsü, bilim ve teknolojinin ilham kaynağı, itici gücü konumundadır. Bilimkurgusal bir görüşten yoksun kalmak, en basitinden geleceği doğru okuyamamak ve isabetli tahminler yapamamakla sonuçlanacak; bu ise insanlığın gelişimini ve atılımını sekteye uğratacaktır.
Hayâl gücünün zirvesinde bulunan bilim-kurgu edebiyatı, bizleri, sadece kıyamet senaryoları uydurmaktan veya bir şeyleri taklit etmekten çok daha fazlasını yapmaya davet ediyor. Geleceğin insanını düşlemek, bilim-kurgu açısından bir hayatta kalma meselesidir.
Bilimkurgunun tasarımları bir olanak gibi ortada durur ve bu düşsel seçenekler olası gelecekle ilgili bir fikir verir. Geleceğin biçimlerini kurgulamak, insan için bir model taslağıdır. Kurgular daima elimizin altında bulunan mimari projeler gibidir, bilimsel kuramlar bu projelerden yola çıkarak geleceğin inşası ve uzayın henüz bilinmeyen yönlerine dair ufuk açıcı düşsel verileri değerlendirmek amacıyla kuramsal çalışmanın izlediği yöntemleri yararına kullanabilir.
Uygarlığımızın gelişim sürecine bakarsak; insan, soyut düşünce yeteneğine sahip olduğu günden beri düşlemekte, merak etmekte, araştırmakta ve neden-sonuç ilişkisi kurmaktadır. Bu yeteneklere sahip bir türün erken tarihinde bile bilimkurgusal yaratılara rastlamak doğaldır. Dolayısıyla geniş ve kapsamlı bir bilimkurgu tarihi ortaya koyabilmek, bu tarihi doğru şekilde yorumlayabilmek ve bilimkurgu kültürünü derinlemesine inceleyebilmek son derece önemlidir.
İyi bilim kurgu geleceği gören ve ona ilham verendir. Bilimin olmadığı yerde kurgusu da olmaz..